ilaç rehberi enerji
Altay
�ye Giri�i
Ãœst Ãœste 2. Galibiyet 05 Aralık 2016  
0
OlaÄŸanüstü Kongre Yapıldı 05 Aralık 2016  
0
ÖzlediÄŸim Altay... 28 Kasım 2016  
0
Tribünümüzden Kötü Haber 21 Kasım 2016  
0
Düşüş devam ediyor 13 Kasım 2016  
0
 
Altay 9 Günde Telafi Edecek 25 Ekim 2016  
0 Yeni Asır  
Hedefim 3. Åžampiyonluk 25 Ekim 2016  
0 Yeni Asır  
Güven geri geldi devamı da gelsin 24 Ekim 2016  
0 Murat Arabacı  
3 Puan Özlemi Sonlandı 24 Ekim 2016  
0 Hürriyet  
Atakan Mucizesi 24 Ekim 2016  
0 Yeni Asır  
Altay Galibiyeti Unuttu 17 Ekim 2016  
0 Sabah  
Altay'da Kan Kaybı Sürüyor 17 Ekim 2016  
0 Yeni Asır  
Altay'da TurmuÅŸ Devri 12 Ekim 2016  
0 Yeni Asır  
Altay Büyük Fırsat Tepti 18 Ocak 2016  
0 Yeni Asır  
Altay'ın Ä°stanbul Kabusu 14 Ocak 2016  
0 Amk  
   
Bizden Haberler

Alasya'dan Cevaplar

25 Ocak 2011 00:01  
Sn. Alasya sorularımızı cevaplamış ve bize göndermiş.

DemiÅŸsiniz ki "Ve bakanınızın da söylediÄŸi gibi, “Sümüklü bir çocuk gibi” burnumuzu çekiyoruz. Bence gelin Ä°zmir’e çok deÄŸil. 20-25 bin kiÅŸilik bir stat yaptırın. Verin talimatı. Ä°zmir’i de ülkenin geliÅŸen kentler kategorisine hiç deÄŸilse sporda yükseltin. Ä°zmirlinin yarısı belki oy vermez, belki sümüklü bir çocuk gibi burnunu çeker ama terbiyesizlik yapmaz. Ä°zmir’de yaptıracağınız stadın açılışında "En büyük Tayyip baÅŸka büyük yok" diye bağırır Ä°zmir."

Soru 1- Yazınızda belirttiğiniz çok değil 20-25 bin kişilik stadyum yapılması ile açılışa gelen insanların "En büyük Tayyip başka büyük yok" diye bağıracağına yürekten inanıyor musunuz?


1- Sevgili arkadaÅŸlar. Åžu anda ülkenin birçok kentinde TOKi modern statlar yapıyor. ÖrneÄŸin bunlardan birisi Afyon’a yapılıyor. Spor tesisi yapmak devletin anayasal görevi aslında. Ä°zmir’de stadın neden baÅŸlamadığını önümüzdeki PerÅŸembe günü yayınlanacak köşemde açıklayacağım. Benim anlatmak istediÄŸim Aslantape’deki provokasyonda hedef BaÅŸbakan deÄŸildi. Ve ben o yazıyı yazdıktan sonraki haberlere bakarsanız, hedefin aslında Adnan Polat olduÄŸu ortaya çıktı. Ama ben bir hafta önce yazdım. Çünkü bu ülkede futbolun nasıl kurgulandığını biliyorum. Aynen bu sorularınızın kurgulandığı gibi. Benim derdim, “En büyük Tayyip” diye bağırılması deÄŸil. Yazımdaki ironiyi anlamamışsınız. Ä°zmir sümüklü çocuk gibi burnunu çekse bile terbiyesizlik yapmaz. O zaman siz de ÅŸu soruyu yanıtlayın. İçinizden hanginiz; yapılacak yeni stadın açılışında, o anki yönetime muhalefette olup “Ah biz yönetimde olup bu iÅŸin kaymağını yiyemedik” diyenlerin dümen suyuna girip böylesi bir slogan atar? Olay budur. Örnekleyelim. Diyelim ki BaÅŸbakan Ä°zmir’e bir Altay stadı yaptı. BaÅŸkan Ahmet TaÅŸpınar’la birlikte açılışını yapıyor. Tribünlerden BaÅŸbakan’a slogan atanların asıl hedefi TaÅŸpınar’ı indirmekse bundan güzel fırsat olur mu? BaÅŸbakan kızar gider ve ardından Altay fokurdamaya baÅŸlar.


Soru 2- Hangi şehrin ödediği verginin ne kadarının hazineden yardım olarak geri döndüğünü hiç incelediniz mi? İnceledi iseniz sondan kaçıncıyız?

2- Ä°zmir’in vergilerinin rekor kırdığını ve hazineden aldığı payın da siyasi tuzaklar nedeniyle düştüğünü ben bugüne kadar çok vurguladım. Ama ülkenin sistemi merkezi hükümet modeliyse niye daha çok hazine payı peÅŸinde koÅŸuyoruz? Gelin o zaman gerçek bir demokrasi mücadelesi verelim. Valiyi bile seçimle iÅŸ başına getiren bir sistemi savunalım. Ama biz Hazineden geçinen Osmanlı paÅŸası gibi daha çok dilenmeyi kendimize yakıştırıyoruz. Siyasi iktidar bunları yapacak. Çünkü bizden oy almadı. Hiç bir zaman da vermeyeceÄŸiz. Yani asıl kavga baÅŸka yerde verilir. “Bana daha çok hazineden pay ver” demenin kimseye yararı olmadı bugüne kadar. Olsaydı birçok alanda olduÄŸu gibi sporda da sefalet yaÅŸanır mıydı? Yani "Neden en çok vergiyi verdiÄŸim halde hazineden en az payı veriyorsun?" sorusu ile, "Neden benim kentime stat yapmıyorsun?" sorusu aynı amaçlıdır.

Soru 3- Sizce İzmir'e sadece sportif değil genel anlamda bir haksızlık yapılmamakta mıdır? Yapılmakta ise niçin haksızlığı yaratanlardan yardım diliyorsunuz? Yapılmamakta ise diğer şehirlerdeki örnekleri gördükten sonra niçin o stad 2011 yılına kadar İzmir'de yapılmadı?


3- Ä°zmir’de bir stadın yapılmaması olayı sadece siyasi deÄŸil, Ä°zmir kulüplerinin beceriksizliÄŸidir. Ben çocukken Ä°zmir’de Hatay semti diye bir semt yoktu. Oralarda uçurtma uçururduk. Ama o dönemlerde Ä°zmir takımları Avrupa rüzgarı estiriyordu. Yöneticiler isteseler Ä°zmir’in yarısını yok fiyatına kapatır ve geleceÄŸi kurtarırdı. Onu yapan bir kulüp var. Ä°zmirspor 1940’lı yıllarda aldığı arazinin üzerine 250 daire ve spor salonu yaptırdı. Ä°nciraltı tesisleri yapıldığında Türkiye’nin ilk kendisine ait tesisi olan tek kulübüydü Ä°zmirspor? Ä°zmir’in diÄŸer konularını bilmem ama stat konusu bu kenti ve kulüpleri yönetenlerin günahıdır.


DemiÅŸsiniz ki "Bizim gazete on ay maaÅŸ ödemese, sonra da “On ay maaÅŸ alamadığınız için teÅŸekkür ederiz” diye plaket verse ne yapardım? SoluÄŸu mahkemede alır dava açardım her halde. En önemli delilim de o plaket olurdu. Altaylı futbolcuların 120 bin liralık alacağını kulübe bağışlamaları plaketle ödüllendirilmiÅŸ."

Soru 4- Dediğiniz gibi 120 bin liralık bağışı yapan 6 kişinin bağış miktarı 10 aylık maaşına mı tekabül etmektedir? Bu bağışı yapılan borçlar hangi dönemlerden kalmaktadır?

4- Yanlış anlamışsınız. Futbolcular eskiden kalma 120 bin liralık borcu kulübe bağışlamış. Yani hakkı olan parayı almamış. Ben kendimden örnek vererek ne yapacağımı söyledim. EÄŸer patronum bana on ay maaÅŸ vermese sonra da “Aferin on ay maaÅŸ almadın” diyerek teÅŸekkür plaketi verse onu mahkemeye verirdim. Bence bu yürekli bir davranış. Neden gözünüzden kaçtı? Burada önemli olan bir insanın emeÄŸinin karşılığında kazandığı paradan vaz geçmesi. Ya da baskıyla vaz geçirilmesi. Yorum size kalmış.


Soru 5- Siz on ay maaş almayınca isyan ettiğiniz gibi maaşınızı 1-2 yıl sonra alabileceğinizi anladığınızda da mahkemeye gitmez miydiniz? Öyle ise niçin bunu o günlerde yazmadınız?

5- Siz benim köyün delisi olduÄŸumu bilmiyorsunuz anlaşılan. Ben çalıştığım hiçbir yerde emeÄŸimin karşılığı tek bir kuruÅŸu bırakmadım. Mahkemeye bile gerek kalmadı. Siz bu soruyu, patron yalakası tetikçi gazetecilere sorun. MesleÄŸin duayenlerinden bir patron olan Erol Simavi’nin Hürriyet Gazetesi’nin hala baÅŸ köşelerinde yazılı olan bir sözü vardır. “MesleÄŸine karşı efendi ol. Kalemini kır ama sakın satma.” Ben 27 yıldır kalemimi kırmadım. Ve o nedenle kırık kalemle bu iÅŸi yapanlara saygım yoktur.


Demişsiniz ki "Emek sömürüsüne plaket"

Soru 6- Hayatınızda karşılığında para almadan hiç iş yapmadınız mı?

6- Profesyonelliği anlamadığınız bu sorudan anlaşılıyor. Tabi ki yaşamınızda her şeyi parayla yapmazsınız. Ama sizin profesyonelce yaptığınız işe saygı göstermeyip hak ettiğiniz parayı gasp etmeye kalkanlara ne kadar saygınız olur? Ona da siz karar verin.


Soru 7- Futbolcuların kulüplerinden alacaklarını bağışlarken bunu "emek sömürüsü" olarak görmenizin yanında kulüp başkanlarının futbolculara lig değerlerinin 3-4 misli oranında ücret ödemelerine ya da bazı teknik adamları "Türkiye 1. Lig'inde" dünyanın en çok kazanan 3 teknik adamı arasına sokma girişimlerine niçin "Kulüp sömürüsü" demediniz?

7- Anladığım kadarıyla siz futbolcuların hak ettiÄŸi paralardan vaz geçmesin doÄŸal olarak karşılıyorsunuz. Ama o futbolcunun içinden nelerin geçtiÄŸini acaba biliyor musunuz? Futbolu bıraktıktan sonra “Kulübe giremez” diye damgalanan futbolcuların olduÄŸunu bilmiyor musunuz? Transferde kimse kulüp yöneticisinin başına silah dayayıp, “Yüksek ücret” verdirtmiyor. Astronomik transfer ücretlerine, on yabancıya, yabancı antrenörlere karşı olduÄŸumu yazılarımı izleseydiniz bilirdiniz.

DemiÅŸsiniz ki "Orhan Adalı’yı herkes bilmez ama ben Altay Dergisi için yaptığım röportajda aynı çizgiyi paylaÅŸtığım için bilirim. Orada da açıklama yaptım zaten. Orhan Adalı 20 yaşının baharındayken, 1948 yılında ilk Altay gazetesini yayınlayan adam. Bu açıklamayı yaparken salon alkıştan inledi. Ve dedim ki, “Altay’a ilk dergi çıkaran adam da benim. Sizin çocuklarınız da ileride beni alkışlasın diye anlattım.”


* Sn. Orhan Adalı ve hatta neredeyse tüm Adalı ailesi Taraftarlar Derneği ve buyukaltay.org tarafından düzenlenen panelde olduğu gibi tüm Altay panellerinde konuşmacı olarak katılabilir, alkışlanabilir.

Soru 8- Sizin bende bir ilki yaptım diyerek anlattığınız ve 1940'larda çıkarılan yayın ile 2000'lerde çıkarılan yayın arasında nasıl bir fark vardır?

8- Orhan Adalı aÄŸabeyim 1948’de Altay Gazetesi çıkardı. O gazetenin görselini size gönderiyorum. Ama Orhan Adalı’nın bu iÅŸi 1948 yılında bu iÅŸi yaptığını da, “ben” ortaya çıkardım. Bu konuda mütevazi olmamı beklemeyin. Altay 1914 Taraftarlar DerneÄŸi’nin düzenlediÄŸi panelde de Orhan Adalı’nın 1948’de gazeteyi çıkaran büyüğümüz olduÄŸunu vurguladım. Bir tanesi gazete, diÄŸeri ise 80 sayfalık dergi. Dergi ile gazete arasındaki farkın ne olduÄŸunu her halde bilirsiniz. Ve Altay dergiyi üzgünüm ama yaratan adam benim.


Soru 9- Sn. Adalı ilk gazeteyi, ben ilk dergiyi çıkardım. Beni de ileride sizin çocuklarınız alkışlasın demek nasıl bir duygunun eseridir?

9- Sanıyorum bu soruyu soran arkadaşım benimle bir problemi var. Aslında kimseden bir ÅŸey beklemiyorum. Zaten yönetimler de ortada hiçbir ÅŸey yokken kazanılan bu dergiden pek bir ÅŸey anlamadı. Altay Dergi’yi ilk benim yayınlamam bazı insanları rahatsız edebilir. Panelde Altaylılara, “sizin çocuklarınız da inÅŸallah bir gün beni aynı Orhan aÄŸabey gibi davet eder” dememin neresi sizi rahatsız etti? Daha ne kadar böyle emek verilen bir dergiyi yaratan insana hala saygısızlık etmeye devam edilecek anlamadım. Bir Allah’ın kulu da, “Yahu adam çaba göstermiÅŸ. Bir dergi yayınlamış” demeyecek öyle mi? Peki niye çıkaramıyorlar hala dergiyi? Hiç merak etmediniz mi? Çünkü bu iÅŸ zor bir iÅŸ.


Soru 10- Sn. Adalı'nın dönemin koşullarında büyük özveriyle çıkardığı ve o dönemlerdeki lügat ile adına gazete denilen yayının aslında belirli periyotlarla yayınlanan bir yayın organı olduğunu bugünkü karşılığının bir nevi dergi olduğunu yani sizin çıkarmış olduğunuz derginin "bir ilk" olmadığını ve bu nedenle sizin bakış açınızla çocuklarımızın sizi alkışlamasının bir nedeni olmadığını hiç düşündünüz mü?

10- O zamanki sözlük ya da sizin deyiminizle lügatta dergi ve gazete ayrı anlamda kullanılırdı. O günlerin önemli dergileri de yayınlanırdı çünkü. Orhan AÄŸabey’in 1948’de çıkardığı gazetenin ve Altay Dergi’de yayınlanan röportajın görselini geçiyorum. Haberin baÅŸlığına bakarsanız, “Altay Dergi ilk deÄŸil” dediÄŸimizi görürsünüz. Aslında, “Adam araÅŸtırmış, 1948 yılındaki gazeteyi ve gazeteyi yayınlayanı bulmuÅŸ” deseydiniz bence daha doÄŸru olurdu. Benim yayınladığım derginin ilk ya da ikinci olması sizin için bir sorunsa söyleyeyim; bir yayın organı olarak Altay dergi ilk deÄŸil. Ama dergi olarak ilk. Biri gazete kağıdına basılır. DiÄŸeri 300 gram kapaklı, farklı ölçüde, ciltli ve farklı içerikte düzenlenir. Tabi ille de herkesin bu konuda bilgisi olacak diye bir ÅŸey yok. O nedenle Dergi ilk mi son mu ÅŸeklindeki takıntınızı anlayamadım. ArkadaÅŸlar yoksa ben bu dergiyi çıkarmakla suç mu iÅŸledim? Ãœzgünüm Altay Dergi ilk benim tarafımdan yayınlanmış ve uluslararası ISSN numarası ile tarihteki yerini almıştır. Yapacak bir ÅŸeyim yok. Bu kıskanılacak deÄŸil takdir edilecek bir durum. Çocuklarınızın da beni alkışlamasına gerek yok. Çünkü bu soruları hazırlayan babaların çocuklarına öğreteceÄŸi bir ÅŸey olduÄŸunu pek düşünmüyorum. Ama bu sorular birileri tarafından üretilmiÅŸse yeterli yanıtları da almıştır umarım.

---


Sn. Alasya, soruların başkaları tarafından sorulmuş olabileceğini ima(!) bile etmenize (ki açık), biz YSKA üyelerini geçmişte yaşadığınız olumsuzlukların sorumlularının sözcüsü yapma şüpheciliğinize anlam veremiyoruz.

Biz kişilerin sözcüsü olamayız. Biz sadece düşüncelerimizi ifade ederiz.

Altay'a ve İzmir'e dair yazdıklarınızı eleştirme hakkını kendimizde buluyoruz.

Vermiş olduğu cevaplar için teşekkür ederiz.


Yorumu, sorularımızı ve cevaplarınızı okuyan sporseverlere bırakıyoruz.

Saygılarımızla,
Yüksel ki Sen Kararsın Ay
 



23 yorum 1438 tekil okunma
    Bu habere toplam 23 yorum yapýlmýþtýr.
    Yorum yazabilmek ve okuyabilmek için üye giriþi yapýnýz.