ilaç rehberi enerji
Altay
�ye Giri�i
Ãœst Ãœste 2. Galibiyet 05 Aralık 2016  
0
OlaÄŸanüstü Kongre Yapıldı 05 Aralık 2016  
0
ÖzlediÄŸim Altay... 28 Kasım 2016  
0
Tribünümüzden Kötü Haber 21 Kasım 2016  
0
Düşüş devam ediyor 13 Kasım 2016  
0
 
Altay 9 Günde Telafi Edecek 25 Ekim 2016  
0 Yeni Asır  
Hedefim 3. Åžampiyonluk 25 Ekim 2016  
0 Yeni Asır  
Güven geri geldi devamı da gelsin 24 Ekim 2016  
0 Murat Arabacı  
3 Puan Özlemi Sonlandı 24 Ekim 2016  
0 Hürriyet  
Atakan Mucizesi 24 Ekim 2016  
0 Yeni Asır  
Altay Galibiyeti Unuttu 17 Ekim 2016  
0 Sabah  
Altay'da Kan Kaybı Sürüyor 17 Ekim 2016  
0 Yeni Asır  
Altay'da TurmuÅŸ Devri 12 Ekim 2016  
0 Yeni Asır  
Altay Büyük Fırsat Tepti 18 Ocak 2016  
0 Yeni Asır  
Altay'ın Ä°stanbul Kabusu 14 Ocak 2016  
0 Amk  
   
Güven geri geldi devamı da gelsin 24 Ekim 2016  
Yorum 0 Murat Arabacı  
Kelime oyunu 01 Mayıs 2015  
Yorum 0 Murat Arabacı  
Büyük Her Yerde Büyüktür, Ligi Farketmez 22 Nisan 2015  
Yorum 0 Devrim Gürkan  
Altay’ı bu duruma düşürenler utansın 21 Nisan 2015  
Yorum 0 Mutlu Yılmaz  
AltayÂ’a yazık ettiniz 21 Nisan 2015  
Yorum 0 Tolga Ersarı  
   
 
16 Eylül 2014
Oynamadan Kazanamazsınız

    Salı günü milli takımlar düzeyinde önce basketbolda ardından futbolda beklemediÄŸimiz/ummadığımız yenilgileri yaÅŸadık.
Dünya basketbol şampiyonasında gruplarda oynadığımız karşılaşmalardan başlayarak son saniyelerde mucizeleri gerçekleştirmek suretiyle çeyrek finale adımızı yazdırdık. Her işini son dakikaya bırakan kültürel yapımızın etkilerini 2008 Avrupa şampiyonası sırasında da çokça yaşamıştık. Bu kez basketbolda da aynı heyecanı yarı finale kalabilmek için tekrar yaşamayı arzu ederken duvara tosladık. Sportif alanda yaptığımız mücadelelerde gündelik hayatımızdaki sistemsizliğin etkileri bir şekilde kendisini hissettiriveriyor.

Oyunun bütününe yayılan, alternatifleri olan yönetsel kurgu yerine, genelde son dakika gelecek mucizelere bel bağlayan bir yapımız var ve bu yüzden de her maçta bir kahraman çıkarmayı bekliyoruz. Oysa sporun dinamikleri içerisinde mücadele eden takımlar ve ülkeler, bu etkinlik sırasında farklı alternatifleri devreye sokacak oyun planlarını sürekli olarak geliştiriyorlar. Bu sayede tek bir oyun planı ve kahramanlara ihtiyaç kalmıyor, oyunun içerisinde sıkışma noktalarında bireysel yetenekli oyuncuların tıkanıklıkları aşmasından elbette bu ülkeler de yararlanıyor.

Ancak sadece bu oyuncular üzerinde yükselmeyen bir oyun kurgusunu hayata geçirdikleri için birden fazla oyun planı ile spor sahasında yerini alıyorlar. Geçtiğimiz yıl Trabzonspor’a transfer olan Jose Bosingwa, kendisi ile yapılan bir röportaj da çok dikkat çekici bir açıklamada bulunmuştu: ‘Türk oyuncuların bireysel yetenekleri son derece fazla buna karşın taktiksel açıdan ise yetersizler’. İzlanda milli takımına mağlup olan gönüllerin milli takımının! saha içerisinde taktiksel açıdan ne kadar zafiyet içerisinde bulunduğuyla ilgili olarak İzlanda milli takımının teknik direktörü maç bitiminde adeta kafa buluyordu: ‘Türklerin B planı olmadığını gördük ve maç umduğumuzdan çok daha kolay oldu’. Yanlış giden bir şeylerin olduğunu görmenin ötesinde bir şeylerin yapılması gerekiyor. Milli takımımızın ve ülke futbolunun ne kadar kaliteli olduğunu söyleyerek maç kazanılmıyor. Sonuçlar hiç de futbol medyamızın söylediği kadar iç açıcı değil. 2002 dünya kupasından bu yana oynanan üç kupaya da gidemedik. 2008 Avrupa şampiyonası sonrasında bu turnuvaya da katılamazsak toplamda beş büyük organizasyonda yer almamış olacağız.

Kağıt üzerinde adı süper olan bir ligimiz ve dünya çapında yıldızlarımız var ancak her ne hikmetse bunların büyük çoğunluğunu yetiştiren ülke biz değiliz ve Arda Turan dışında Avrupa’ya gönderebildiğimiz yıldızımız yok. Maçlar oynanmadan önce küçümsemeye alıştığımız Avrupa’nın futbol ekolü olmayan ülkelerinin bile bizden daha sistematik ve bilinçli oynadıklarını gördüğümüzde kahroluyoruz. Böyle olmamalıydı, rahatça fark atmalıydık gibi ifadelerin ardından kişiler üzerinden yaşadığımız yanlışlıkları gidermeyi maharet sayıyoruz. Değişen ve hızlanan futbol anlayışına karşın son derece ağır ve kişilere dayalı oyun anlayışımızı terk etmemeyi hüner zannediyoruz. Futbolun son derece basit ve güzel bir oyun olduğunu unutarak sahaya çıkmadan, oynamadan kazanabileceğimize kendimizi inandırıyoruz. Son bir sözü de taraftarlara ayırmak istiyorum. Hem Litvanya hem de İzlanda seyircileri takımlarını sürekli olarak bağırarak desteklemek yerine oyun içerisinde rakibi baskı altına alacak biçimde destek verdiler. Ülkemizde futbol sahalarında egemen olan ilgili ilgisiz her yerde bağırma anlayışının yerine artık oyuna etki eden yer ve zamanda tezahürat anlayışını hayata geçirmemiz gerekiyor. Spor sahasında kaybetmek, kazanmaktan çok daha fazla geliştirici etkilerde bulunur yeter ki yaşananlardan payımıza düşeni almayı bilelim.
Yorum 0 yorum Okunma 233 tekil okunma
Haberi Paylaþ
 
    Bu habere henüz yorum yapýlmamýþ.
    Yorum yazabilmek ve okuyabilmek için üye giriþi yapýnýz.